Romeo ve Julliet ya da Antony ve Cleopatra gibi eski dönemlere yaşanmış bir çok farklı klasik aşk hikayesi duyduğuna eminim.

Neyse ki bu onlardan biri değil!

Bu günümüz dünyasında yaşayan ve hepimiz gibi gerçek ilişki sorunları yaşayan Mike ve Cate’in hikayesi.

Onları daha iyi anlamak için hikâyeyi en başından dinlemek en önemlisi. O zaman senin için kaseti en başa saralım ve olayların başladığı ilk ana geri dönelim.

İlk bölümümüzde Cate, kedisini bacağında bir sorun olduğu, Mike da köpeğinini aşısı için veterinere getirmiştir.

Sence bariz bir şekilde birbirinden etkilenen bu ikiliden hangisi ilk adımı atacak?

Play tuşuna bas ve ilk adımı at!

Tesadüflere inanır mısın? Bazıları biraz beklendik, bazıları daha heyecan verici olur, aynı Mike ve Cate'in şimdi yaşayacakları gibi.

Bir önceki bölümde belki barda tesadüfen karşılaşabileceklerinden bahsettiklerini hatırlıyor musun?

Hatırlamıyorsan çok kötü!

Çünkü ikinci bölüme başlamadan önce, ilk bölümle ilgili 100 soruluk bir test tamamlaman gerekecek.

---

Bu bölümde, yeni insanlarla nasıl tanışılırı pratik ederken, aynı zamanda nasıl içecek bir şeyler sipariş ediliri öğreneceğiz.

Ayrıca bu bölüm seni kayıp çantanın nerede olduğuyla ilgili meraklandıracak.

Nedenini öğrenmek için play tuşuna bas!

Hayatında birisinin suratına yumruk atmakla teşekkür etmek arasında kaldığın oldu mu hiç?

Yakın arkadaşlarının arasında salakça eşek şakaları yapmayı sevenler varsa olabilir!

Yine de onlarla da, onlarsız da olmuyor!

İşte muhteşem bir gece geçirmek için ihtiyacın olan üç şey:

1) Yakın arkadaşlar

2) Daha yakın arkadaşlar

3) En yakın arkadaşlar (sana saçma eşek şakaları yapıyor olsalar bile)

Yeni arkadaşlarla tanışmak için play tuşuna bas!

Yeni flörtleşmeye başladığın birisiyle uzun bir tren yolculuğuna çıkmak sana ne hissettirirdi?

Ürkütücü mü yoksa eğlenceli mi olurdu?

Cevabın ne olursa olsun Mike ve Cate’in bu tren yolculuğundan keyif alacaksın.

Bu bölümde, Londra yakınlarında çok sevimli ve küçük bir sahil kasabası olan Brighton'a gidiyoruz. Trende birbirimizi tanımak için bol zamanımız olacak.

Ve en önemlisi, iptal edilen bir randevuya nasıl hakkıyla sinirlenebileceğini göreceksin...

Nasıl yapılacağını öğrenmek için play tuşuna bas!

Ne kadar iyi ya da kötü olursa olsun, herkes ilk öpücüğünü hatırlar... di mi?

Sence kim ilk öpücüğünü hatırlamıyordur?

Sana söyleyeyim: daha ilk öpücüğünü yaşamamış olanlar ve p*çler.

Aslında ilk öpücük ve p*ç kelimelerini aynı cümle içinde kullanınca "kimsenin hatırlamak istemediği o öpücük" konusuna geçiş yapmamak neredeyse imkansız ama yapmayacağım.

Çünkü bu bölümde Mike ve Cate arasında çok özel bir anı paylaşacağız.

Şimdi play tuşuna bas ve bakışlarını ilk öpüşmelerini yaşayan bu çiftten ayırma!

İlk izlenimin ne kadar önemli olduğunu hepimiz biliyoruz ama bu kararı sadece 7 saniye içinde verdiğimizden haberin var mıydı? (Bazıları bunun sadece 2 saniye olduğunu bile söylüyor!)

Maalesef durum kedi ve köpekler için de aynı. Birbirlerine iyi bir ilk izlenim vermek için onların da sadece birkaç saniyeleri var.

Fakat insan dostlarından daha şanslılar çünkü bunu, mesela sevgilin ilk defa evine gelince ya da daha kötüsü ailesiyle ilk defa akşam yemeği yerken tekrar etmek zorunda değiller!

Bu bölümde Mike'ın buzdolabında nelerin olmadığını ve Londra'da bir paylaşımlı bir evde yaşamanın nasıl bir şey olduğunu öğreneceğiz.

Bear’ı serbest bırakmak için play tuşuna bas!

Bazı insanlar için yiyecek alışverişi yapmak eğlencelidir. Markette zaman geçirmeyi, fiyatlara bakmayı falan severler. Bazıları da sevmez!

Aynı Mike ve Cate gibi, alışveriş hakkında çok farklı fikirlere sahipler oldukları belli. Yalnız şimdilik söylenmeye hakları yok!

Aslında düşündüğünde, bir ilişkiyi yürütmeye çalışmak, farklı bir dil öğrenmeye benziyor. Üstesinden gelmen gereken bir sürü can sıkıcı engel, tamamen anlamsız geldiği halde koşulsuz şartsız kabul etmen gereken birçok şey var ve bazen sadece ellerini havaya kaldırıp "eh, yeter be!" demek istiyorsun.

Aradaki en büyük fark, yeni bir dil öğrenirken çaba gösterirsen başarılı olursun, fakat bu ilişkilerde aynı şekilde çalışmıyor.

Markette sıraya girmek için play tuşuna bas.

Birisiyle arkadaşlığını sonlandırmak mı istiyorsun? Çok basit! Ondan sana yemek yapmasını iste ve yemeğini bitirdikten sonra beğenmediğini söyleyiver! Bu hem arkadaşlığınızı başarılı bir şekilde bitirecek hem de o kişinin senden nefret etmesini sağlayacaktır!

Yemek hazırlamak kadının mı erkeğin mi işi, bu sorunun cevabı ait olduğumuz kültüre göre değişir ve konu üzerine uzun uzun tartışabiliriz. Ama tartışmasız herkesin kabul ettiği bir konu var, o da kimsenin bulaşık yıkamayı sevmediği!

Bu bölümde, rendeyle makarna suyu süzmek ve fırından yanmış pizza çıkartmak gibi günlük hayatta sıklıkla kullanılan İngilizce sözcüklerle pratik yapacağız.

Soğanları doğramak için play tuşuna bas.

Eğer bilgisayar oyunları “hard mode” da oynamayı seven biriysen, Londra'da kalacak düzgün bir yer bulmaya çalışmak hoşuna gidebilir.

Hatta daha zor olsun diyorsan, evcil hayvan sahibi olarak bir yer bulmayı deneyebilirsin! Biz buna “nightmare mode” diyoruz. Ayrıca Londra'da bir oradan bir buraya dolaşarak ev bakmak kilo vermek için de birebir!

Aslında, kısıtlı bir bütçen varsa ve bir de kedi veya köpek sahibiysen ve mutlaka taşınmak zorunda değilsen oturduğun yerde kalmak en iyisi.

Bu bölümde kaldığın odayı kolayca nasıl kaybedebileceğini ve bir kediyle birlikte yaşayacak ev bulmanın ne kadar zor olabileceğini göreceksin.

Zorluk derecesini “nightmare mode” yapmak için play tuşuna bas.

- Hop! O kullandığın benim diş fırçam mı?

- Duş yaptıktan sonra giderdeki saçları neden temizlemiyorsun?

- Hayır! Bulaşıkları yıkama sırası senin!

Gördüğün gibi, sadece biriyle beraber yaşarken kullanılan, kulağa pek hoş gelmeyen çeşitli cümleler var.

Eğer sen de kişisel alanıma dikkat edenlerdenim diyorsan, bu bölüm pek sana göre değil. Kedi ve köpeğiyle küçük bir odada yaşayan bir çifti görmek kendini biraz klostrofobik hissetmene neden olabilir!

Bu bölümde İngiliz dilinde horlayarak insan uyandırmanın ve arka bahçedeki örümcekleri beslemenin pratiğini yapacağız.

Odayı yeniden düzenlemek için play tuşuna bas.

Kalacak iyi bir yer bulduğunu, her şeyin yolunda gittiğini ve mutlu olduğunu hayal et. Evet, inanılmaz ötesi!

Ne yazık ki mutluluklar uzun sürmüyor. Paylaşımlı bir evde yaşamak ekonomik olsa da kendine has sorunları beraberinde getirir!

Seni kalacak yeni bir yer bulmaya itecek kadar rahatsız edici şey ne olabilir?

Gıcık komşular? Paragöz bir ev sahibi? Yoksa ikisi birden mi?!

Bu bölümde, zor insanlarla nasıl baş edebileceğimizi öğrenecek ve Londra'da yaşamanın kaç paraya mal olduğu hakkında konuşacağız.

3.000 GBP’un kaç lira olduğunu hesaplamak için play tuşuna bas!

Uzakdoğu mutfağından daha güzel bir şey var mı? Yani, gerçekten soruyorum var mı? Çin yemeklerini seviyorum cidden, noodle, nefis soslar, içinde eninde sonunda her şeyin yolunda gideceğini söyleyen minik notlar olan kurabiyeler, hepsine komple bayılıyorum...

Tabii, yemeğin ardından içmeye karar verip, bir kaç şişe fazla kaçırıp sarhoş olduktan sonra eski sevgilini defalarca aramazsan ve sonunda yeni sevgilisinin telefona cevap verip, eğer bi' daha ararsan omuriliğini burun deliklerini sökerim dediğini duymadığında. Pardon, bi' dakika, konudan koptum. Evet, ne diyorduk, ah, Mike ve Cate.

Bu bölümde nasıl iyi bir yalancı olabileceğimizi ve evlilik yüzüğünü doğru ele takmayı öğreneceğiz.

Yüzüğü takmak için play tuşuna bas!

Daha önceki bölümlerde, Londra'da kiralık bir oda bulmanın ne kadar zor olduğunu zaten gördük... Şimdi bunu bir adım ileri taşıyarak kiralık bir ev bulmaya çalışacağız! İşte bu kafayı yemek!

Belki şu an Zone-1 senin için pek bir şey ifade etmiyor olabilir ama Londra’da yaşanlar bunun ne anlama geldiğini iyi biliyor: PAHALI!

Londra'nın merkezinde bir ev tutmak istiyorsan ve zengin değilsen, her şeyden önce birlikte yaşayacak ve kirayı paylaşacak birkaç güvenilir arkadaşa ihtiyacın olacak.

Bu bölümde enteresan birkaç ev sahibi ve sahibesiyle tanışacak, aynı zamanda yaşlılar için telefonda konuşurken duyma cihazlarının önemini kavrayacağız.

Kiralık ev avına başlamak için play tuşuna bas!